“Amadeus” adlı oyunla tiyatro sahnesinde kapalı gişe oynayan Selçuk Yöntem, Empati programına konuk oldu.
Yöntem, konservatuarı kazandıktan sonra başarılı bulunmayıp okuldan atıldığını, Danıştay’a başvurarak yeniden konservatuara giriş hikayesini “Çektiğim en büyük acılardan biri Danıştay’a gitmekti” cümleleriyle ifade etti.
Ahmet Mümtaz Taylan’ın “Yabancı dilin yokmuş ama Londra’ya gitmişsin, İngiltere benim için tecrübe olarak 10 yıla bedel dedin mi? Neler oldu İngiltere’de” sorusuna Selçuk Yöntem şöyle konuştu:
“O bir hülyaydı, İngiltere’de master yapmak, Royal Akademi’ye gitmek, çalışmamız gerekiyordu orada. Zuhal’le bir ailenin yanına gittik, bir barda bir arkadaşım sunuculuk buldu bana ama, İngilizce bilmiyorum. Sunacağım metni hazırladılar bana, ezberledim. Okuyorum iniyorum, öyle idare ettik 1-2 ay. Ütücülük, garsonluk yaptım, bulaşık yıkadım, restoranda menajerliğe kadar yükseldim. Sonra dönmeye karar verdik. Çok gençtik, çok genç evlendik, o 19 yaşında ben 23 yaşındayım düşünebiliyor musun, cengaverliğe bak? Zuhal çok istedi dönmeyi, döndük.”
Berlin’de yaşayan Selçuk Yöntem,”Berlin kültürel ve farklı bir yapıya sahip olduğu için beni çekiyor. İster sakin ister hızlı bir hayat sürüyorsunuz. Orada zaman daha ağır akıyor gibi geliyor bana, telaşsız ve stressiz akıyor. Biz çok renkli bir ülkeyiz, her gün bir şey oluyor. Son gittiğimde taksiciye “ne kadar da gideriz” dedim, “biraz trafik var 13 dakika” dedi. Bizim taksi bulmamız yarım saat sürüyor. Öyle bir sakin ve telaşsız, sabırlı bir hayat var Berlin’de. İstanbul’da zaman hızlı akıyor. Yurdumun lezzetleri başka ama” dedi.